Sevdigim filmleri paylasmak istedim...

Thursday, August 30, 2007

The Return / Donus

Gecen gun kiraladik bu filmi. Eve getirince esim "Aaa, ben bunu izlemistim" dedi, ama oturup benimle ikinci kez izledi. Bu olay benim basima gelse herhalde ben de aynisini yapar ve oturur tekrar izlerdim Donus'u...

Daha once Rus sinemasindan cok film seyrettigimi soyleyemem, cok merak etmeme ragmen Tarkovsky'i hic seyretmedim mesela, belki daha vahimi Rus edebiyatina da cok yakin degilim. Sanirim cok uzun yillar once Dostoyevsky'nin bir kitabi elime gecmis ama bunalip birakmistim okumayi. Sonralari ise populer seylere karsi duydugum (her zaman degil ama cogu zaman) uzak durma hissiyle tekrar denemedim. Velhasil, belki biraz arka planda bilgim olsaydi, cok daha zevk alabilirdim bu filmden ama herseye ragmen izlemenizi siddetle tavisye ediyorum.

Film, uzun zaman sonra eve donen bir baba ve iki oglunun ciktiklari bir yolculuktan ibaret. Buyuk ogul, babasinin yillar sonra cikip gelmesine seviniyor ve elinden geldigince onunla guzel zaman gecirmeye gayret ediyor. Kucuk ise daha cok sorgulayan bir tip. Babasinin birdenbire cikip gelmesinin nedenini anliyamiyor ve bunca zaman icinde birikmis hinci ondan almaya calisiyor. Baba da biraz soguk bir tip, biraz kaba pek birsey anlatmiyor. Sonu epey trajik biten bir film o yuzden cok birsey soylemek istemiyorum.

Goruntuler, muzik, replikler hepsi cok guzel. Oyunculuk harika. Pekcok odul alan bu filmi kacirmayin derim.

P.S. Filmde buyuk oglu oynayan cocuk, film gosterime girmeden cok az bir zaman once, filmin cekildigi golde bogularak olmus. Cok uzuldum....

P.S.2. Filmle ilgili ayrintili bilgi edinmek icin IMDB'ye bakabilirsiniz. Yazmaya usendim biraz.

Friday, August 17, 2007

Fatih Akin Fimleri

Bundan sonra biraz format degisikligi yapmaya karar verdim. Izledigim filmleri yazmaya, hele calismaya baslayali zaman bulamiyorum. Bir de filmlerin konusunu, gidisatini anlatmak yerine, bir yonetmen ya da bir aktoru ele alip onlarin en sevdigim filmlerini yazmam daha kolay olacak. Boylece yazdigim filmleri seyredemeyenler dahi en azindan o aktorun yonetmenin diger bir filmi hakkinda da yorumlarini, paylasimlarini iletebilirler.

Ilk olarak kiminle basliyalim, hmmm, ilk yazdigim film olan Im Juli'nin yonetmeni Fatih Akin'la baslayalim hadi ne dersiniz?

Fatih Akin Almanya dogumlu, ailesi Turk, kendisi de sanirim German-Turk olarak tanimlaniyor cogu yerde. Son donem sinemasinda, Turk kokenli yonetmenler arasinda akla gelen ilk isimlerden biri belki de. Yaptigi filmler oncelikle Almanya'da, Avrupa'da sonradan da Turkiye'de yanki buldu. Ozelllikle de odullu filmi Gegen Die Wand/ Head-On / Duvara Karsi 'dan sonra kendisine daha buyuk bir ilgi oldu. Gerci Almanya'da daha onceden de populer olmus, sirf bu yuzden Im Juli'de rol alan oyuncular, Fatih Akin filmi diye o yapimda rol aldiler.

Su ana kadar 4 tane filmini izledim: Im Juli, Duvara Karsi, Kebab Connection ve Crossing the Bridge. Bu dort film gerek konu, gerek kategori olarak epey farklilar ama ben iclerinden en cok Im Juli'yi begendim, Kebab Connection eglenceliydi, degisikti, Crossing the Bridge muzikleriyle cok farkli kesimleri tanitti bana, Kanadali turku soyleyen kadin, sokak sarkicilari (personal favorite) ve de Aynur Dogan... Gelelim Duvara Karsi'ya. Turkiye'den gelirken yanimda korsan kopyasi olmasinda ragmen, burdaki video kiralanan yerden istetmistim onu bekledim, yariya kadar izleyip ara vermek zorunda kaldim ve sirf nereye varacak diye sonuna kadar izledim ama soylemeliyim ki filmdeki asiri grafik sahnelerden, bol ickili, uyusturuculu, intihar tesebbuslu, kaybolmusluktan belli bir sure sonra rahatsiz oldum. Filmin sonlarina kadar kimseyle duygusal bir bag hissedemedim. Biraz Guven Kirac'in karakteri ve de sonlarda Cahit (Birol Unel) etkiledi beni ve cidden acidim Cahit'e. Diger tarafta Sibel Kekilli'nin karakterine bir turlu isinamadim. Meltem Cumbul yine ayniydi. Sibelin ailesi cok yapmacik ve yanlis geldi bana. Bir insan nasil bu kadar kaybolabilir anlayamadim. Ve neden bile bile yanlis yollara sapar. Diger yandan acidim. Bu tur durumda olan kaybetme kusaginda, ucurumun kenarinda gezinen o kadar cok yitik insanin varligi beni urkuttu. Etraftaki duygusuzluk, empati eksikligi umudumu kirdi.

Film cekme kriterlerinden bakarsak kotu bir film degildi, muzikleri harikaydi, oyunculuk kalbur ustuydu ama bazen boyle filmlerde grafik ogeler gereginden fazla kullanilinca ( belki Alman filmlerinde boyledir ne bileyim) ben nedense sevmiyorum.


All things considered, Fatih Akin yine de son donem sinemasinda adi anilacak yonetmenler arasina girmeyi basardi diyebiliriz, sadece Turk yonetmenler degil, dunya capinda. Daha guzel filmler bekliyoruz kendisinden...

Muhabbetle