Sevdigim filmleri paylasmak istedim...

Friday, March 16, 2007

Half Nelson / Tepetaklak Nelson

Listemdeki ikinci film aslinda gosterime giridiginden beri izlemek istedigim bir filmdi. Hakkinda hep iyi seyler duydum ama uyusturucu madde bagimlisi birini konu ettigi icin de biraz cekindim. Genelde bu tarz filmleri izledikten sonra insan depresyona giriyor malesef.

Ama Half Nelson beni sasirtti. Yonetmen Ryan Fleck'in ilk sinema filmi, daha once birkac kisa film ve belgesel cekmis. Hatta kisa filmlerden biri (Gowanus, Brooklyn, 2004 yapimi) bu filmin iskeletini olusturuyor. Ryan Gosling, Shareeka Epps ve Anthony Mackie bosrolleri oynuyor. Shareeka Epps, kisa filmde de ayni rol icin secilmis.

Ryan Gosling, Brooklyn, New York'ta kenar mahalle diyebilecegimiz bir muhitte ortaokul tarih derslerine giren Mr. Dunne'i oynuyor. Yas itibariyle genc, ogretme tekniklerinde diger hocalara gore daha liberal, dialektik tekniklerle ogrencilerine ulasan idealist bir ogretmen. Siniftaki cocuklari cogu siyahi, o yuzden belki de daha cok sivil haklar ya da esitlik v.s. gibi konulari isliyor. Ayni zamanda okulun kiz basket takimini calistiriyor. Disaridan bakildiginde belki siradan gorulen bir hayat suruyor gibi... Ta ki bir mac sonrasi, kizlarn soyunma odasinda, uyusturucu kullanirken ogrencisi Drey (Shareeka Epps) tarafindan basilincaya kadar.
O vakte kadar gunduz okulda normal bir ogretmen gece de uyusturucu alip kafa bulan, barlara gidip dolasan kendinden gecen, problemlerinden uzaklasmaya calisan bir genc olarak surdurmus hayatini ve bu iki hayat birbiriyle cok kesismemis. Ogrencisiyle yuzlesince, aralarinda bir arkadaslik basliyor. Bazen okul sonrasi eve birakiyor Drey'i ve yasadigi ortami goruyor. Drey'in abisi uyusturucu satmaktan hapiste, annesi calisip eve bakiyor, baba ise yok. Mahallede karizmatik bir uyusturucu saticisi var: Frank (Anthony Mackie). Abisinin de arkadasi ve Drey'e guya kanat geriyor. Ona harclik veriyor, hatta bir keresinde uyusturucu satmaya cikiyorlar beraber. Mr. Dunne bir taraftan Drey'le aralarindaki bu sirrin ortaya cikmasindan korkuyor, bir taraftan goruyor ki aslinda ogrencisi belki kendisinden cok daha bu isin ortasinda ama temiz kalmaya calisiyor, ogrencisini dusunurken bir nevi kendisini bu dustugu durumdan kurtariyor, ya da en azindan cabaliyor.

Half Nelson, isledigi ana konu olarak belki genele hitap etmiyor gorunebilir ama hepimizin gunluk hayatta ugrastigimiz bazi problemlerimiz var. Bunlar bazen tamamen kendi icimizde kaliyor. Bazen az da olsa disariya yansiyor veya birilerinin haberi oluyor. Bu tur bir durumda, iyice batmak yerine tutup kendimizi kaldirmak adina, yeniden umitlenmek adina cok guzel mesajlar iceren bir film. Oyunculuklar cok guzel islenmis. Yonetmenin ilk filmi olmasina ragmen, gelecek vadediyor. Daha guzel filmler bekliyoruz Ryan Fleck'ten.

Iyi seyirler!

Sunday, March 04, 2007

The Departed / Kostebek


Listemdeki filmlerin ilkiyle basliyorum.

2007'nin cok odullu filmlerinden biri The Departed. 5 Oscar'a aday gosterildi, 4 tanesini de aldi. Bunlardan biri de en iyi film oduluydu. Filmi odul torenlerinin odugu hafta izledim. Oyuncularin cogunu sevmeme, yonetmen Martin Scorsese'nin en iyi yonetmen odulunu almasini istememe ragmen, nedense en iyi film secilmesine pek sevinemedim. Gerci yalan olmasin, odul torenini izlerken, Jack Nicholson "The Departed" deyince alkisladim ve dahi gozlerim yasardi ama bu buyuk oranda Marty ve Leo icindi.

Film, Massachusetts State Police calisanlari ve bazilarinin Boston'daki Irlandali mafya babasi Costello ile olan iliskisini ele aliyor. Billy Costigan (Leonardo DiCaprio), ailesinden bazi uyelerin Costello icin calistigi, ama babasi namuslu bir yasam surmus, kendisi de polis olmak isteyen ama bir turlu geldigi ailenin, ya da yetistigi cevrenin etkisinden kurtulamamis bir polis. Colin Sullivan (Matt Damon) ise kucuk yastan beri Costello'yla bagi olan ve onun polisin icinde kullandigi kostebegi. One gecmek, daha ileri gitmek icin herseyi yapan kirli polis. Film Colin'in karakteri ve Billy arasinda bir kovalamaca seklinde geciyor. Costello'yu Jack Nicholson oynuyor. Filmde bu isimler haricinde yine buyuk aktorler var : Martin Sheen, Mark Wahlberg, Alec Baldwin.

Oncelikle filmde sevdigim bazi seyler var, onlara degineyim. Bence muzikler cok guzeldi. Boston aksani da kulagima cok hos geldi. Oyunculuk olarak Leo, Jack ve Alec bence cok guzel is cikarmislar. Mark Wahlberg'i normalde sevmeme ragmen bu filmde iyi bulmadim, yardimci oyuncu Oscarina da aday gosterildi(almadi ama) anlayabilmis degilim. Onun disinda yonetmenlik olarak Martin Scorsese'nin en iyi filmi olmamasina ragmen bence guzeldi, degisikti.

Konunun detaylarina girmeden filmi neden cok sevmedigimi soylemek istiyorum. Bir kere cok uzundu. Konu belki bunu gerektirdi ama film cok uzundu. Filmin editi de boluk porcuktu, cok hizli aktigi ve bir suru isim oldugu icin bazi yerlerde takip etmek zor oldu. Iyi ki sinema da degil de evde DVD'de altyazili olarak izlemisiz. Ikincisi, cok fazla kufur vardi. Amerikan filmlerinin bir ozelligi bu ama bana gereksiz geldi. Gerci bu film icin belki hosgorulebilir ne de olsa polis-mafya. Onlardan kibar konusma beklenemez. Psikatrist kadini oynayan oyuncu basta olmak uzere, karakter gelisimi yoktu filmde. Filmi icinde olan insanlari sevdiginiz icin izliyorsunuz biraz, yoksa karakterlerine dahil pek bir fikir olusmuyor (Leo haric :)). Ucuncusu, bence bu senenin en iyi filmi degildi, ama ne oldu, cogu insanin izledigi bir filmdi, ayni kategoride yarisan filmlere nazaran daha genis bir kitleye hitap etti v.s...

Velhasil, The Departed muthis bir film degil. Izlenir mi izlenir. Martin ve Leo'nun uzerinde calistigi filmler arasinda suana kadar izledigim en kotusu bence.

Son soz olarak diyorum ki vaktiniz varsa izleyin, izleyemezseniz hayiflanmayin...

Iyi seyirler!